1 Mayıs 2014 Perşembe

3. Cins: Kadın Hareketinin Savurganlığı

Kadının erkeği idealize etmek istemesinin temelinde, çok açık bir şekilde "özne" olma istemi ve kendi iradesini bir yolla ortaya koyma çabası bulunmaktadır. Tarih boyunca ezilmiş, bir nesne olarak görülmüş, insani ikiciliğe mâruz kalmış, çoraklaştırılmış, bir sanat devrinde dahi, ancak sanatın ve edebiyatın nesnesi olabilmiş kadının, modern dönemdeki bu tepkisi oldukça doğal hatta yerindedir. Fakat kimi çılgınların, bu tepkinin samimiyeti konusunda şüpheye düşmelerine de müsaade edilmelidir. Örneğin; bu çılgınlar, kadın hareketinin, kendini nasıl ve ne şekilde konumlandıracağından çok, kendisine karşıt aldığı özneyi nasıl konumlandıracağı üzerine yoğunlaştığını söyleyebilir. Hatta bazıları daha da ileri gider ve erkeği, kadının karşıtı olarak alan tutumun, asla bir kadın hareketi olamayacağını, olsa olsa bir anti-penis hareketi olabileceğini iddia edebilir. Bu da yetmezmiş gibi, kadının hürleşme çabasının, "kendi kendimi köle yapabilir miyim?" sorusuna paralel olduğunu, bu paralelliğin de aslında bunun toplumsal değil bireysel bir tavır göstereceğini pekâlâ savunabilir. Bütün bunlara karşın, kadın hareketi, bu çılgınları, ataerkillikle, genelekçilikle hatta yobazlıkla itham edebilir ve yine kendini savunmaktan çok, karşıt olduğu şey üzerinden duruş sergilemeye devam eder. Bu noktada, kimi çılgınların iddia ettiği şeylerin aslında çok da uçuk olmadığı gün yüzüne çıkar. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder