29 Kasım 2011 Salı

Tanrının Göz Kırpığı (Naif Nüans)


Geceydi.Henüz uyumamıştı ki ateşin etrafındaki çemberde sarhoşlanan kalabalık.Geceydi ve Tanrı göz kırptı bana kendi gözümle.Gördüm,zirâ dünya bir aynadır yokluk ve varlık arasına tutuşturulmuş şekilde.


Geceydi ve birdenbire ışıklar yanıp söndü ince,uzun parmaklar eşliğinde.Ve söyledi ki Tanrı her karanlığın içinde bir ışık,her ışığın içinde bir karanlık gizlenmekte. Karanlık olmadan ışık,ışık olmadan karanlık varolamaz dedi.Ve dedim ki ''Sen olmadan ben,öyle mi?''

Gülümsedi Tanrı ve yağmur başladı.Yağmurun toprağı öpmesini izledi kalabalık.Sordular ki ''Hani seks günahtı?'' Şimşeğe yansıdı sureti Tanrının,öfkesine yabancı değildi kalabalık. Ben yabancıydım ve korktum ki üstüme yıkılacaktı dünya.


Kalabalık dağıldı,başbaşa kaldık,şarap,ben ve Tanrı. Benden şarkı söylememi istiyordu,çünkü şarkı Tanrının en büyük sığınağıydı.Bir de şiir okurdum,zirâ o bir şarkıdan ve bir şiirden ibaretti,buna inandım.Onu kızdırmak hoşuma gidiyor ya;John Lennon'dan İmagine söyledim bağıra çağıra.Gariptir,kızmadı.Söyledi ki siz benim hayalimdiniz,ve siz hayal edince ben sanıyorum sizi.Uzun zamandır yabancıyım kendime.Ve biraz olsun bana kendimi hatırlatıyorsunuz.Sustu,şiiri bekliyordu.Söyledim;


Odanın duvarından bahçe geçer
Bahçenin içinden bir deniz belki
Denizin müdavimi beyaz çiçek
Çiçek üstünde kitap duvarları
Duvar içinden bir duvar geçecek
Denizi öpecek beyaz bir çiçek...


Sus dedi,gün ayacak.Işık olacak yüzüm,görecekler dedi şizofren.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder